
1.2.5. İç Güvey Tipi Aile
Hayat şartlarının getirdiği bir karar ile erkeğin kendi ailesinin evinden ayrılıp kadının ailesinin yanına yerleşmesidir. Hayat şartlarını açmak gerekirse; evlilik çağına gelmiş evlenme isteği fakat maddî şartlarının olgunlaşmamış olması bu aile tipinin doğmasına sebep olur. Bu aile tipi çok uzun sürmez, nadir de olsa kalıcı olan durumlar söz konusudur. Günümüzde özellikle genç çiftlerde rastlanılan bu durum ekonomik şartların ne kadar yıldırıcı olduğunun en büyük göstergesidir. Toplum tarafından hoş karşılanmaz. Hatta alay konusu yapıldığı yerler bile azımsanmayacak kadar çoktur. Bu evliliği gerçekleştirmiş olan erkeğe iç güveysi yakıştırması yapılır. ‘’Erkeğin kendi ailesinin evini bırakarak kadının ailesinin evine yerleşmesi yani ‘’ana yanı yerleşme’’ olarak bilinmektedir. (Soyer, 2019: s. 25) Ana yerleşmesi olarak bilinen bu aile tipi, erkeğin kendini ekonomik olarak özgür hissedecek kadar güçlenmesiyle sona erer. Bu aile yapısı içerisinde olan çift başka eve çıkar ve çekirdek aile yapısı meydana gelmiş olur.
Yukarıda verilen tanımların ışığında bir çıkarım yapmak gerekirse; aile tipleri, toplumun sunduğu şartlar, kişisel tercihler, örf, âdet, gelenek ve göreneklerin kişi üzerinde etkisi ile ortaya çıkan yaşam şekilleridir. Aile toplumun aynasıdır. Geniş aile tipi, kent yaşam şekline uygun değildir, yukarıda bahsedildiği gibi ileri dönemlerde huzursuzluk çıkması kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu aile tipi daha çok kırsal kesimlerde karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde geniş aile denince akıllara daha çok ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi içerisinde yer alan şehirlerde yaşayan insanların oluşturduğu aşiret denilen yapılar gelir. Bu durum yanlış bir düşünce değildir. Geniş aile içerisindeki güçlü bağ, direkt dikkatimizi çeker. ‘’Abdülkadir Konuk, Türk ailesinin geniş değil, çekirdek aile şeklinde olduğunu belirtir.’’ (Başar, 2009: s.13). Kentsel yaşam yerlerinde en sık gördüğümüz aile tipi çekirdek ailedir. Anaerkil aile yapısı ülkemizde zorunluluk (dul kalma, boşanma) olmadığı sürece pek rastladığımız bir durum değildir. Eşini kaybeden kadın, ailenin başına geçer ve ailenin bir çatı altında hayat sürmesini sağlayabilen bir temel taşı konumuna gelir. Kadın, bu 5 sorumluluğun ağırlığını kaldırabilecek kadar güçlü ve özverilidir. Yaşam şartları gereği iç güvey şeklinde aile kurma zorunluluğunda olan erkek toplum tarafından pek sıcak karşılanmaz. Bu aile tipini tercih eden erkeklerin dışlandığı ve ayıplandığı bile görülür. Bu aile tipinin bir zorunluluk değil, kişisel tercih olma olasılığı da mümkündür. Türk toplumunda en sık görülen aile tipi ataerkil bir yapıda olarak görülür. Evin erkeği için evin direği benzetmesi yapılır.
‘’Manas Destanında erkek, aile ve cemaatin reisidir. Güç ve otorite simgesidir. İslamiyet’ten sonraki dönemde Selçuklularda aile reisi olan erkeğe, evinde ‘emir’ e benzediği için ‘beg’ adı veriliyordu. Türklerde çocuk babasının üzerine kayıtlı idi. Bu sebeple annesi kim olursa olsun, babasının milliyetine göre büyüyor ve terbiye ediliyordu.’’ (Başar, 2009: s. 13).
Türk kültüründe sık görülen ataerkil aile tipi, her ne kadar erkeği ön plana itmiş gibi görünse de kadının sözü aile reisi tarafından her zaman dinlenir. Türk kültüründe kadını ikinci bir plâna atan bir durum söz konusu değildir. Buna karşı en büyük engel Türklerin tarih sahnesine çıktığı her dönemde olan kadına karşı saygı ve yeri geldiğinde verilen ayrıcalıklardır. Bu aile tipinde kadının geri plana atılması gibi bir düşünce doğru sayılmaz. Kadın, her konuda olduğu gibi kocasının en büyük dayanağıdır. Erkek gücünün kaynağı kadının ona karşı duymuş olduğu sevgidir.




